26 Nisan 2010 Pazartesi

Zamanı gelmişti parçaları birleştirmenin :)


Özlemişim bee.. Ne zamandır yapmıyordum , en son yazın bi 1500 parçalık bitirmiştim. İhtiyacım vardı bu ''bağımlılığın'' verdiği dinginliğe , o konsantrasyon anına , tamamlamanın verdiği hazza...
Eh başlıyorum hemen bu gece gerçi seyahatler , işler , toplantılar , ihmal edilmemesi gereken vatandaşlar(!) baya yoğun herzamanki gibi...
Artık ne zaman biter bilemem , bitince de bi foto alırz artık el emeğimiz göz nurumuz diye :) Şaka bi yana gerçekten 2,15 miyop olmamın yegane sebeplerinden ossun bayılıyorum bu puzzle olayına be....

You

Bir sinema filmi desem hayatıma , başrol oyuncuları var , filmin ağırlıklı geçtiği ana mekanlar var ve olay örgüsü var , akışı var. Ara ara da figüranlar oluyor hani bir veya birkaç sekansta gözüküyor . Zaten her oyuncu ilk başlarda figuran gibi kısa sahneler ve repliklerle yer buluyor bu ne zaman biteceği Allah'tan başkasının bilmediği real time otobiyografik eserde .. İşte , bazısının ilk sahnesini diğer sahneleri izliyor bir bakmışsın hala rolleri var hayatında ne güzel...Artık sen O'nun için bir figuran , konuk oyuncu değilsin O da senin için değil , yardımcı rollerden hatta baş karakterlerden biri olmuşsunuz bu arkadaşınızın , tanıdığınızın.
Bir de şöyle bir şey oluyormuş bunu da yeni koydular senaryoya , bir figuran mı konuk oyuncu mu ilk önce tam anlamıyorsun hatta filmin geçtiği sahnede orada bulunan bir ''gönüllü figuran'' desek daha mı doğru olur ...
Gel diyorsun , şurda bir iki dakika dur , melek kalpli ya bu , ''tamam'' diyor. Ne oluyorsa oluyor birden pat diye ''leading actor'' oluyor hayatında .Onunla paylaşmak istiyorsun birçok sahneyi, ne kadar çok repliği varsa o kadar mutlu oluyorsun...

25 Nisan 2010 Pazar

Nerden aklıma geldiyse


Dam üstünde Darth Vader Vur beline Lightsaber...

Genelde kendi dediklerime gülmem kolay kolay ama buna katıla katıla güldüm ... unutmayalım da buraya yazalım dedim özlü bi söz olsun bari

PS : kısa ve öz oldu yazı (anlayana)

24 Nisan 2010 Cumartesi

Ben bi küççük filim


Bunu yedim bir de üstüne bi yarım porsiyon daha yedim tabi yarım porsiyonla beraber biraz acı sos  tabağına takviye yapıldı hatta o da yetmedi Ekin'in tabağındaki biberleri de yedim , Aksel de saolsun '' Al Allah gözünü doyursun diyerekten 2 tane köftesini bana verdi e nimet sonuçta hemide köfte nimeti yedik arkamızdan ağlamasın :)
Anlamıyorum bu yediklerim benim nereye gidiyor hani bazısına su içse yarar ya maşallah nazarlardan saklasın Yaradan , bi kuzuyu tek başıma yerim de banamısın demem . Aslında bu kadar nevaleyi löpletmeden önceki saatlerde 1 saate yakın kinesis çalıştım hımm sanırım haketmişim .

Gelelim bu pamukların bakınız köftelerin demiyorum bildiğimiz pamuk bunnar lokum lokum !! nerde yenileceğine Ekspres İnegöl Köfte Kadıköy... Yıldız Teknik'te okurkene ,özellikle dersimin öğlen saatlerinde bitip 13:15 vapuruna yetiştiğim günlerde , hemen kendimi buraya atardım...Dersten çıkımışız e yemek yenmemiş vapurda yaz kış farketmez açık havada oturduğumuzdan , deniz havası da iyice açlığımızı kamçılamış. Tuğçe 'den klasik soru ; Ne yiyeceğiz ?? Benden klasik cevap Ekspress!!! Valla bu sorunun olduğu her 10 dialogdan en az 8 ine bu cevabı vermişimdir. Güzel oldu valla gençliğimizi yadettik( Böhüü böhüü)
Açıklıyorum ; bütün üstün okul başarılarımı (öhhöm öhhöm ) Ekspres İnegöl Köftecisine borçluyum. Çoluk çocuk sahibi vatandaşarımıza söylüyorum yavrucuklarınızı dersaneye mersaneye yollayacağınıza buraya götürün , yedirin bakın teşbihte hata olmaz deli danalar gibi ders çalışacaktırlar öyle manyak bi etkisi var bunların lezzetinin insan beynine...

PS : Vapur iskelesinden çıkıp Akmarın sokağına dalınız yukarı meydana dogru yürürken , Baylan Pastanesinin olduğu ara sokağa giriniz Lütfen 1,5 söyleyiniz , terbiyesizlik etmeyiniz.Bu arada , 1,5  köfte asla ama asla tek seferder gelmez önce 1 porsiyon gelir , yarım porsiyon siz tabağı silip süpürmüş iken hızır gibi yetişir.

22 Nisan 2010 Perşembe

Çok Okunan Gastede Popüler Yazar Olmaya Giriş - 101


Önümüzdeki bir kaç hafta boyunca , bu konuyu işleyeceğiz. İlk dersimizde '' Minare bir tarafıma , dünya başka bir tarafıma'' tarzı yazı yazma örneğini inceleyeceğiz. Halk arasında , '' Y**şak , burjuva y*lakası , burjuva özentisi '' gibi sıfatlarla adlandırılan bu yazar tipinin en güzel örnekleri , Zürriyet ve Zilliyet gastelerinde konuşlanmıştır. Genelde memleket meseleleri ile çok anlar ve ilgili gözükürler ancak yazıları birçok sıradan insan için ütopik olarak değerlendirilebilecek bir yaşam tarzını anlatır. Bu akımın en iyi temsilcileri E.Ö. ve S.T. dir . Özellikle E.Ö. , mütamadiyen bakanlar , başkabanlar , Papa , rahmetli John Kennedy , taçsız kral Pele gibi birçok şahısla telefonda görüşür , ve '' telefon çaldı ve arayan başbakandı'' şeklinde cümlelerle bizim gibi başbakanın aramayacağı insancıkların yüreğine su serper ( Başbakan kelimesini istediğiniz herhangi bir önemli isimle değiştirebilirisiniz , ben burada bu örneği kullandım) S.T. ise kendini Amerikalı zanneder bilemiyorum tedavi edilmesi zor bir şizofrenik eğilim yada çoklu kişilik sendromu sanırım ne diyelim acil şifalar . Bu yazarlık akımının en yeni temsilcisi daha birkaç sene önce 3. sınıf ağa dizilerinin kritiğini yapan şimdi ise S.T. cilik oynanan C.S dir. Kendisi , erkek olduğu halde UGG giyer ...Bir de bu akımın bağyan bir temsilcisi vardır ki kendisini yolda görsem gider eve gider abdest alırım o derece ... A.A olarak kısalttığımız bu yaşı geçgin hanım abla , sanki memlekette ne oluyor bitiyor çok koca kıçındaymış gibi birşeyler zırvalar durur , ülke elden gidiyor filan diye kendi gibi mal beyinlinin birini bulur roportaj yapar sonra NYC ye falan kaçar sitresli hayatından uzaklaşmak için
Haydi kuzucuklar , hep beraber örnek yazımızı inceleyeleyim ;

''Geçen hafta sonunu , Büyük Britanya'nın o uçsuz bucaksız at çiftliklerinde , yakın dostum , mirimle polo oynayarak geçirdim ve bütün bu yemyeşil Büyük Britanyanın güzelliklerine rağmen içimden Champ Elysess de boydan boya yürümek akşama doğru ise Bordeaux nun kıymetlı üzüm bağlarında yalın ayak koşmak geldi ne diyeyim bunun üstüne de nefis bir Petrus iyi giderdi. Açıkçası en son gittiğimde tattığım 4800 € luk şişe , gayet cuzi fiyatına rağmen muhteşem bir tat bıraktı nazik damağımda...
Ancak , en değerli varlığım köpeciğim Cincoş'un sağ ön ayağındaki mantar dolayısı ile o kadar aklım Istanbulda kalmıştı ki  ne yazık ki Fransa planlarımı bir sonraki haftaya ertelemek durumunda kaldım Ah hayat ne acımasız davranıyor bize değil mi benim canım okuyucularım ....
Bu can sıkıcı durumdan ötürü , bu Londra seyahatimde , Harrods a uğrayamadım..Ama ciciş okuyucularım lütfen bana kırılmasın , en kısa zamanda NYC ye gidip bütün alışveriş tüyolarımı sizinle paylaşacağım...''

Evet , bir sonraki dersimizde , bu akımın hanım ablası konumunda olan A.A. ' yı daha yakından inceleyeceğiz . Birebir kendisinin yazı tipine uygun bir örnekleme yapacağız''

Hiç bir halt anlamadan , hiç bir fikri savunmadan gazetede köşe sahibi olup yılda milyon $ maaş almanın kapılarını size Bohemian Frog açıyor.
You're Welcome ...

Gerçek mi buuu ??


Allahım nolur gerçek olsun, ARMIN in ISTANBUL !
Mekanın internet sitesine baktım henuz Temmuz programı açıklanmamış ...Ancak 16 Temmuzda Maçka Küçükçiftlik Park ' ta sahne alacak deyyolar

Şimdi , bu hayat denen nane şekeri , bana hep Murphy Yasalarını uygular ya , tam o tarihte ben dünyanın gubidik bir yerinde olabilirim ...Ama olmayayım nolur be ...Aminnn :)

21 Nisan 2010 Çarşamba

Sense & Sensibility


Aşk , öyle bir şuledir ki sevgiliden başka ne varsa yakar.

Mevlana.

Sometimes ,  I become speechless, I start to stammer after a while  and all I can say '' I do not know''....

19 Nisan 2010 Pazartesi

Melisizm ve Hazımsız Kuşlar Hakkında ....



Birşey dememeye karar vermiştim aslında bu konu üzerine ama maşallah sabah geldim geleli şirkette başka mevzu olmadı.  Gelen telefonların mesajların  ise haddi hesabı yok sanırsın  şampiyonluğa havlu atan takım biziz...Yani bu -ismi malum ''semt takımı'' nın sözde sayko taraftarları yenildiklerine sevinmişler aslında sayko ya bunlar istedikleri gibi ağlayığ zırlayıp melislik yapabiliyorlar bu sayede , dertlerine derman olabildiysek ne ala ....
Nedir arkadaşım , zavalllı kuşum senin derdin ne ??? Yok kazı yapmışız yok hakemi korkutmuşuz .. Heheyt be sen bütün 90 dakika boyunca alık alık gez sahada , sonra yok Fenerbahçe taraftarı böyle , yok bunlar melis .
Melisin kim olduğunu dünya alem biliyor , o melis ,bazı '' mühim '' kişilerin evine tüp servisini bizzat yapıyor, ağlıyor zırlıyor  yemin ediyorum o sahneler gözümün önüne geldikçe ben utanıyorum ya yazık .....
Dediğim gibi ben kelam etme niyetinde değildim , evimizde ağırladık biricik hatunumuzun kız kardeşini , baldız baldan tatlı tabi .... ( Zuaahahah , Nuri Alço kahkahası var burda ) Gereken yapıldı , şampiyonluk kutlamaları için mekan düşünüyoruz şimdi açıkçası biz o boyuttayız , siz hangi şarkıyı söylüyorsunuz hala be ?
Neyse , şaka bir yana , üzülüyorum ama beşlitaş için değil , bu ''semt takımı'' na gönül vermiş eş dost için , dediğim gibi hepsi ağız ishali olmuş  geçmiş ossun canlarım :))))) :ppppp
Alın size emzik , ağlamayın hıçkırıklarınızı duymayayım duygusal oluyorum bak sonra : )
Ne de olsa ;
''Sizinkisi  bir aşk hikayesi bizimkisi aşkın ta kendisi''

Dumansız hava sahasını destekliyorum


E çünkü ne olacağımız belli  değil bu hafta. Resmen dağ başını duman almışın 10 level üstü Avrupa semaları ...

Şimdi ben Fransa'ya gidecek miyim ? Bilmiyoruz. Bakalım Allah Kerim. Ama artık biri beni bu konuda aydınlatsın , hani gökyüzündeki kül bulutu dağılacak gibi  değil ama biri benim aklımdaki bulutları dağıtsın; ''gitmiyosun küççük kurbaa paşa paşa takıl memleketinde bu hafta '' desin ...

Yanlız şimdi şöyle bir durum var ; biri benim adımı Eyjafjallajökull ( copy-paste ile yazılmıştır!) koysa ben de patlarım off böylen gerzek şaban bir isim mi olur yahu :) Yanardağ bile olsa koyulmaz yazık....

Zannediyorum patlamadan önce şöyle bir dialog geçmiş olabilir ;

- Adın ne dağ kardeş ?
-Eyjafjallajökull ( copy-paste ile yazılmıştır!)
 iç ses: Ohannesburg
-Zuahahaha o nasıl ad be bahtsız bedevi , karizma yoksunu
-Eahh eyt beee hep sustum yeter patlıyacam artık!!!

Sonuç malum , yılların intikamını aldı bizden yılların suskun golcüsü mübarek...Adeta kül oldu yağdı ....
Ciddi ciddi Eyjafjallajökull ( copy-paste ile yazılmıştır!) ne demek acaba ? İzlandaca'da ejukülasyon demek falan heralde , e zaten dedim ya patlaması müstahak bu isimle.Bir de telaffuz konusu var , Wiki'den baktım , ''Eyveleygıl'' olarak okunuyor Ne diorsun bu mu yani ? Bu kadar tantana bi Eyveleygıl demek için mi yahu Bütün klavyeyi tuşlamıssın, var bu İzlandalılarda bir gariplik

Sana da Eyveleygıl canım selametle ....

18 Nisan 2010 Pazar

Seppeeet



 Sepet .

Sepet mi ? Valla seppetim ben . Bu lafı da daha yeni öğrendim , kısmet... Bir laf bir insanı tanımlamak için anca bu kadar uyar . Söyleyen arkadaş sen var ya , seni ben ne yapayım ??? :)
Gerçi O'nun banko lafı ama bana tam uydu bu sepetlik mertebesi...Artık başkasına söylemesin Ben olayım yegane sepet

Ohh be , insanın kendini bilmesi ne güzel :)

Artık bana herşey mübah e ne de olsa seppeeetim ben .

16 Nisan 2010 Cuma

Feeling the blanks


Aslında okulda bizi senelerce kandırmışlar filling the blanks diye mühim olan feeling the blanks miş ....
İçimde bir boşluk vardı ki nerden baksan bir buçuk sene olmuştu. ''Numb'' olmuştum nereyi doldurucağımı bilmiyordum ki boşluğu kapatayım...

Neyin eksik olduğunu bile hissedemiyordum ki boşluğunu doldurayım. Bi an geldiki hissetim artık dolsa da dolmasa da ....
Ah işte o an var ya süper .....

14 Nisan 2010 Çarşamba

The Living Legend ... Finally , He is Here


Ne zaman ? Ne zaman ? Ne zaman ?

Bloglamaya başladığım ilk günden hatta daha doğrusu bloglamayı ilk hayal ettiğim günden beri kendime hep sordum ne zaman Nuri Alço'yu konu etmeye başlayacağım diye ...
Kısmet bugüne imiş. Allah' a çok şükür , bu tarifsiz mutluluğu da yaşadım artık. Benim biricik fenomenim , büyük düşünür ( kendisi uzun uzun düşünür , Coşkun gibi bodozlama atlamaz) , nev-i şahsına münhasır saygıdeğer abimiz ; (bacısı olmamız  müsebbibi ile ayrıca bu abi lafını vurgulamak isterim )

NURİ ALÇO ...

The First Sarı Bıyık of all times ....

To be  (definitely ) Continued ....


İşte Acı bir Feysbuk Realitesi Daha :( :(


Hani bi aralar herkesin en birinci derdi problemi ilkokuldaki arkadaşını bulmaktı bulunca en büyük sevinç vesilesi  oluyordu ya...Sonra ne oldu ise artık ilkokul arkadaşı muhabbetleri bıçak gibi kesildi. İşte Yiğit Özgür'ün tasviri ile masum halktan gizlenen acı gerçekler NiHaaAaa ....
Anti-Feysbuk hareketim artarak devam edecek , sevmiyorum bea  bu zirzopluğu Beşiktaş Çarşı nasıl duvara karşı ise  (!!!) ben de bu tırt ve gudik oluşuma karşıyım işte ... Laf çakmadan duramıyorum biri beni durdursa (mı acaba ?)

Edit-Büdüt : Ayrıca huuu kızım sana söylüyorum , al sana acı gerçek : Burcucum hiç güzel çıkmamıssın , ilkokulda bile kazulet  bişeydin bi de karta bağlamışsın şimdi , 4. sınıf  mature filmlerde oynarsın artık :)
Reality Bites Kuziciğim..
Anlamayanlar için ; please google it : ''Burcucum çok güzel çıkmışsın''

Yok Artık Ali Sami..!!!



Bir otel düşünün ki müşterisinin konakladığı odada unuttuğu uyuşturucu maddeyi , kendisi otelden ayrıldıktan sonra buluyor, paketliyor ve legal yollardan kargolanması mümkün olmadığından '' V.I.P.'' bir servisle ; müşterinin ülkesi Rusya'ya yolluyor...
Yahu yorum yapamıyorum bu unlimited hizmet anlayışına şakkka gibi ama gerçek ... Hade Canım diyenler buyursunlar mektubu tıklayıversinler , rahat rahat okusunlar... Vallahi bu Hollandalıların kafası hep güzel Allah bozmasın!!!!

11 Nisan 2010 Pazar

Geçmiş zaman olur ki .....



Offf bi efkarladım ki sorma gitsin ... Ne güzeldi be o gece Ah Armin sen büyük bir adamsın ... Bir resmi kaldı hatırası  baabında diyelim...

Zaten bu günlerde biraz garip gibiyim yani ördek gibi falan  yada emotional Frog diyelim iyice bir bohemleştim.. Armin de saolsun katmerliyor ruh halimi

Çok önemli dip not : Vay arkadaşım yerimizde çok şukela imiş ya !!! En tepelerden bakmışız ortama  Saol Catalinacığım gerçi o gece sana sepet havası yapmıştım ama napayım sen bakmışsındır başının çaresine İspanyol güzeli :) Yani Catalina da ayrı bir başlık konusu olucak yakında söz !!! Şirkette  ne kadar testesteron  sahibi arkadaş varsa ; senin ne zaman tekrar İstanbul'a geleceğini sorup duruyor :))

The Darkest / Sickest Minds (+18) !



Ben bu filmi seyredeli 1 seneden fazla olmuştur , sinemada seyretmemiştim sağolsun Digiciğim arka arkaya haftalarda Hostel Part I ve Hostel Part II yu vermişti.
Çok açık söyleyeyim , beni bu kadar konu itibari ile sarsan GORY tarzı  film olmadı. Tabi açıkçası ben SAW serisini tamamen seyretmedim ama benim aklıma durup durup Hostel i getiren kanlı sahneler değil ; dediğim gibi konusu benim  içimi ürpetiyor .
Hikaye şu ; Slovakyada insanların illegal bir organizasyon tarafından , istenilen parayı ödeyen kişiler için kaçırılıp eski bir yıkıntı binaya getirildikten sonra - ki buraya işkence müzesi deniyor- parayı ödeyen kişi tarafından akıl almaz işkenceler ile öldürülmesi.
Filmin yönetmeni ( Eli Roth) bu hikayeyi gerçek yaşamdan esinlediğini söylemiş. Şöyleki Tayland da özellikle hasta olan mahkumları , yabancı zenginler için hapishaneden kaçıran bir çete falan varmış deyyolar Valla bilemem ben onların yalancısıyım.
Asıl beni psikoya bağlayan kısım da bu ; ya hakikaten biz her bir insan yavrusu anamızdan çiğ süt emdik ama Gerçekten başka bir insanı herhangi bir et parçası olarak görüp , onu para ile satın alıp bir de üstüne üstük en tiksinç , korkunç vicdansiz şekilde işkencelerle öldürebilir mi ? Hemen hemen herkes bu kadar hastalıklı düşünceleri , kompleksleri barındırıyor mu içinde ? Ve sadece buna maddi imkanlarının kişisel bağlantılarının ve tabi sapıklığın uç noktasında olan adamlar yapabildikleri için yapıyorlar.Tabi ben de farkındayım ki seyrettiklerimiz film sahnesi ama neredeyse eminim ki vardır gerçekten böyle illegal sapkınlıkları organize edenler ve bunun müşterisi olan hasta beyinler...Acaba gerçek hayatta , belki hergün karşılaştığımız bir insanın ,söz konusu şartlara sahip olması durumunda ( para pul , güç şu bu)  böyle bir şeyin talepkarı olmayacağını nerden biliyoruz???

Hostel Part II da ; filmin başında gözüken bir sahne var sanırım beynime kazındı.Cesetleri yaktıkları bir fırın odası var ; burda bir ''kasap '' arkadaş zati oldukça parçalanmış olan bedenleri fırına girecek şekilde bölüyor ve bu sırada cüzdanının  içindeki  paraları aldıktan sonra içlerindeki resimleri de bedeni ile beraber ateşe atıyor. Yani bir insanın bedeni ile beraber tüm anıları ortadan kaldırılıyor.Neden bilmiyorum film de olsa kurbanın cüzdanında taşıdığı ve muhtemelen hayatında en sevdikleri olan insanlarla çekilmiş olan bir fotografın yakılması beni çok etkilemiştir. Aslından burada anlattığım sahneyi biz haberlerde  filan seyrediyoruz. Yani savaş açılan bir ülkede insanları öldürmenin yanısıra değerli eşyaları çalınıyor, tecavüz ediliyor demek ki gerçek hayatta bu filmden bile beteri yaşanıyor ancak sanırım artık böyle şeyleri  kanıksadık Allah bizi ıslah etsin...


Ayrıca; yine beni sarsan sahnelerden biri de ; krbanların bir odada ağızları elleri ve ayakları bağlı olarak ; kendilerine ne olacağını tam olarak bilemden çaresizce bekletilmesi. Bu odada , kendilerini kesip doğrayıp ; hastalıklı beynini , ruhunu doyuma ulaştıracak ''alıcıyı'' bekliyorlar.Nasıl bir işkencedir bu ? Bu konuyu çok etkilendiğimden araştırdım baya seyrettikten sonra geçen sene ; terminolojide Mental Cruelty olarak geçiyor , yani psikolojik işkence diyebiliriz . Tamam kabul ediyorum ; bu da film sahnesi , bu resim filmin sahnesinden ancak  Nazilerin aynı bu şekilde insnaları bu tip odalarda bekletip sabun yaptıkları doğru değil mi ? Tarih bunu yazdı yaşandı bu gerçek . Bu durumda o meşhur söz aklıma geliyor ;
''Art imitates life ''
Dediğim gibi bu Hostel serisini seyredeli çok oldu ama ben de gerçekten ''Ulan ( ki ben ulan demeyen bir insanım) bu dünyada harbi vardır böyle manyaklar 72 ülkeye de giren çıkan insanız başımıza bi halt gelmesin'' diye yusuf yusuf tribine soktu şimdi ne yalan söyleyeyim...
Az önce IMDB den baktım Hostel Part III 2010 da gösterime girecekmiş ; mümkün değil sinemada seyredemem daha doğrusu yanlız seyredemem.. Oyy anam içim ürperdi beee , korkak kurbaa oldum ben....

10 Nisan 2010 Cumartesi

Frog'dan bir acı gerçek daha!!!!


Ya ne sanmıştınız Allah'ın boş vakit zengini akıl fukurası kulları ...?

Dışarıda koca bir yaşam akıp gidiyor bazıları da bilgisayar başında tarlaya ektim soğan şeklinde bön bön oturur bekler ''harvest'' zamanını . Yemin ederim  şu resimdeki inekten daha bön bu insan ya !!! Asıl benim bu konuda bu kadar cellalenmeme neden olan şey genelde bu ''berkutların'' sürekli olarak şu filmi kaçırdım seyremedim yok falan arkadaşımı ne zamandır aramadım , bilmem nerde falan mekan açılmış , bir türlü denk düşürüp gidemedim deyip durmaları! Şimdi ;  hem sanal ortamda real time oyun oynayıp hem de  mütamadiyen ''busy schedule''  dan muzdarip olduğundan dem vuran birine artık ben acımam kardeşim!!!
Farklı bir kullanıcı profili açısından da bakmak isterim. Yani yapacak daha iyi bir işinin olmadığını düşününler  daha doğrusu öyle zannedenler ! E be güzel insan; denyo ırgat sana diyorum ; Sen vaktini böyle saçma salak şeylerle israf edip beynini pelte kıvamına getirdikçe zaten uzamazsın bilakis kısalırsın...

Kıssadan hisse diyelim ; Dışarıda hayat var , Çık dışarı!!!!!

8 Nisan 2010 Perşembe

Halet-i Ruhiyem (Currently)



I wanna  do BAD THINGS with youuu....

Anlayana........

I sense the intelligence



İşte zeka kokan , ''creative '' reklam budur derim... Mükemmelll...

Feyz alsın birileri

7 Nisan 2010 Çarşamba

Yakışştı Bea !!


                       

Tek taşımı kendim aldım tek başıma kendim taktım = : )))))

Photographed by Derin Türköne in Frog's house at 11:40 p.m.

PS : Derin are you f***ing serious ???....LOL

6 Nisan 2010 Salı

Life is a State of Mind


As far as I understood from it ; ''Life is the exact same thing with your own perception ''

Very wisdom quote from Jack Warden*

I do not need confusion anymore ; I have my own clear mind. I just wanna embrace my dream ; at least until reality starts to bite me.

* : He was a British Actor

5 Nisan 2010 Pazartesi

Alsam mı almasam mı ? Gitsem mi gitmesem mi ?


Bende bir laz inadı varki Allah Yarabbi , anlatılmaz zaten bilen bilir :)... Malum bizim 'AĞA' başkan Mr. Aziz Yıldırım' a biraz kızgınım inat ettim bu hazret inmeden başkanlık koltuğundan Şükrü Saraçoğlu' na maç seyretmeye gitmiyorum . Bu sezonla beraber 3 sene oldu o Mabed'e ayak basmayalı ... Gel gelelim içim içime sığmıyor artık bir yandan damarlardaki  sarı lacivert kan bir yandan Laz Damarı !!! Durum vahim...

Kombineler , hali hazırdaki hak sahipleri öncelikli olmak üzere satışa sunuluyor bu yakın zaman içinde ...Artık ben de dayanamayacağım gibime geliyor ama bir yandan kendime verdiğim sözden de caymak istemiyorum ama bu mübareğinde gidesi yok hiç...

Bilemedim.... Bu konuyu dostlarla istişareye açıyorum. Nihai kararımı da bu blogdan bildireceğim...